Uzm. Dr. Fatma Arkaz, birçok insan için yeni yılın beklenen ferahlığı getirmediğini, aksine içten içe bir sıkışma, tarif edilmesi zor bir huzursuzluk ve hatta hüzün hissi belirdiğini söyledi. Bu durumun 'yıl dönümü depresyonu' olarak adlandırıldığını ve çoğu zaman dile getirilmediğini aktaran Arkaz, 'Çünkü yeni yıl mutlu olunması gereken bir dönem olarak algılanıyor. 'Yeni yıl, yeni umutlar' söylemi o kadar güçlü oluyor ki, bu dönemde iyi hissetmemek adeta kusur gibi algılanıyor. Oysa ruh sağlığı açısından bakıldığında yılbaşının herkes için aynı duygusal karşılığı olması beklenmiyor' dedi.

BAZILARI İÇİN MUHASEBE ZAMANI, BAZILARI İÇİN YÜK

Takvim değişimlerinin insan zihni için sembolik eşikler olduğunu belirten Arkaz, 'Yeni yıl ise belki de bunların en güçlüsüdür. Geçmiş yıl ister istemez gözden geçirilir; yapılanlar, yapılamayanlar, ertelenen hayaller. Bu içsel muhasebe bazı kişilerde motive edici olabilirken, bazıları için oldukça ağır bir yük haline gelir. 'Geçen yıl nerede olmalıydım?', 'Bu yaşta hala neden buradayım?', 'Zaman benden hızlı mı geçiyor.' Bu sorular özellikle zor bir yıl geçirmiş bireylerde, kendini yetersiz hissetme ve başarısızlık duygusunu derinleştirir. Oysa hayat takvim yılına sığmayacak kadar karmaşık ve inişli çıkışlıdır' diye konuştu.

MUTLULUK BASKISI GÖRÜNDÜĞÜNDEN DAHA YORUCUDUR

Arkaz, 'Yeni yıl döneminde yaşanan ruhsal zorlanmanın önemli bir nedeni de görünmez ama güçlü bir baskıdır; 'Mutlu olma zorunluluğu.' Sosyal çevrede, reklamlarda ve özellikle sosyal medyada sürekli olarak neşeli, üretken ve umut dolu bir ruh hali idealize edilir. Bu tabloya bakıp kendini öyle hissetmeyen kişi, bir de suçluluk yaşamaya başlar. 'Herkes mutlu, bir ben mi böyleyim?' düşüncesi sessizce zihne yerleşir. Oysa psikolojide biliyoruz ki bastırılan her duygu, başka bir yerden daha güçlü geri döner' dedi.

Kemik dansitometri cihazı
Kemik dansitometri cihazı
İçeriği Görüntüle

SOSYAL MEDYA: KUTLAMANIN GÖLGEDE KALAN YÜZÜ

Yeni yıl döneminde sosyal medya karşılaştırma ihtiyacının zirveye taşındığını söyleyen Arkaz, 'Kalabalık sofralar, seyahatler, büyük hedefler. Ekranda görünen hayatlarla kendi yaşamını kıyaslamak çoğu zaman kişinin kendini eksik ve geride hissetmesine neden olur. Unutulan şey ise sosyal medyada gördüğümüz şey hayatın tamamı değil; seçilmiş anların vitrini olduğudur. Ama duygular bu mantıksal bilgiyi her zaman dikkate almaz' diye konuştu.

YILBAŞI SONRASI SESSİZ KAYGI OLUŞABİLİR

Arkaz, şöyle devam etti: 'Yılbaşı geçtikten sonra ortaya çıkan bir hal vardır 'Sebepsiz huzursuzluk'. Kutlamalar biter, gündelik hayat geri döner; işler, borçlar, sorumluluklar, belirsizlikler. Tüm bunlar yeni yılın ilk günlerinde yoğun bir kaygı hissi yaratabilir. Bu durum çoğu zaman abartı olarak görülür. Oysa bu zihnin tekrar gerçeklikle temas kurma sürecidir ve oldukça yaygındır. Bu dönem özellikle yalnız yaşayanlar, yakın zamanda kayıp yaşamış olanlar, ekonomik ya da mesleki belirsizlik içindeki bireyler için daha zorlayıcı olabilir. Daha önce depresyon ya da kaygı bozukluğu yaşamış kişilerde ise belirtiler yeniden alevlenebilir. Bu nedenle yeni yıl hüznü ya da kaygısı yaşayan kişilere 'takılma' ya da 'pozitif ol' demek, çoğu zaman yarardan çok zarar verir.'

'BELKİ DE SORUN YENİ YIL DEĞİL, KENDİMİZE YÜKLEDİKLERİMİZDİR'

Yeni yılın her şeyin bir gecede değişmesi gereken bir sınav olmadığını aktaran Arkaz, şöyle devam etti:

'Hayatı sıfırlamak zorunda değiliz. Bazen sadece durmak, yorgunluğu fark etmek ve kendimize biraz daha şefkatli davranmak yeterlidir. Eğer bu dönemde yaşanan hüzün ve kaygı uzun sürüyor, günlük yaşamı zorlaştırıyor ve umutsuzluk hissi derinleşiyorsa, profesyonel destek almak bir zayıflık değil; ruhsal sağlığın doğal bir parçasıdır. Takvim değişti diye her şey değişmek zorunda değildir. Yeni yıl büyük kararların değil; kendini anlamanın ve acele etmeden ilerlemenin zamanı da olabilir. Çünkü bazen en büyük başlangıç kendine biraz daha anlayış gösterebilmektir.'