Alanya'nın Türkiye genelinde birinci sırada olduğu tropikal meyve üretimi ile ilgili, su kaynaklarının kullanımı da tartışma konusu oldu. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, muz başta olmak üzere mango, avokado, ejder meyvesi gibi tropik meyvelerin üretimi için derin sondaj kuyularının açıldığı, yer altı su kaynaklarının yok edildiğini belirterek, "Kesinlikle izin verilmemelidir. Bu bitkileri dikenler, ülkemizi ve geleceği düşünmelidir" şeklinde konuşmuştu. Kesici'nin bu ifadelerinin ardından Alanya Ziraat Odası Başkanı Tahir Göktepe, Alanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Şenli ve Alanya Avokado Üreticileri Birliği Başkanı Hilmi Sevilgen'den konu ile ilgili açıklama geldi.

Doğum yapacak annelere büyük destek Doğum yapacak annelere büyük destek

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN NEDENİ AVOKADO BAHÇELERİ DEĞİL’
Erol Kesici'nin açıklamalarına tepki gösteren Göktepe, "Ürettiğimiz muz, avokado, mango, ejder meyvesi, passiflora, papaya gibi ürünlerin üretiminin vahşi sulama ile yapıldığı ile ilgili açıklamalar var. Alanya ve diğer tropikal ürünlerin yetiştiği yerlerde kesinlikle damlama sulama sistemi dışında sulama modelimiz yok. Vahşi sulama kullanmıyoruz. Vahşi sulamayı yapacak eleman da bulamıyoruz. Sadece muzda vahşi sulamadan daha mütevazi olan yağmurlama sulama yapıyoruz. Bunu da içerinin nispi nemini artırmak için yapıyoruz. Ülkemiz dışa bağımlı olmaması için üreticilerimiz elinden geldiğince uğraşıyor. Yeraltı kaynaklarının bitmesi ile ilgili şunu belirtmek isterim. Yeraltı kaynağı bitecek olsa ya da uygun olmasa devlet buna izin vermez. Muz nispeten suyu biraz daha fazla ister ancak şu anda mango üretiminde haftada bir, ejder meyvesi üretiminde 15 günde bir su veriyoruz. Yazın çok sıcak olan günlerde mangoya haftada 2 kez su veriyoruz. Bunda da 45 dakika yetiyor. Avokadoda şu anda 150 milyon adet üretim potansiyeline sahibiz. Bu da milyarlarca liranın ülkemizde kalması demek. Devlet bunları yasaklamalı denilmiş. Burada çok ciddi mikroklimada yaşıyoruz. Bu ürünlerin yetiştiği coğrafyada yaşıyoruz ki şanslıyız. Yatırım maliyetleri yüksek ama üretimi sonuna kadar devam ettiren çiftçiler var. Muz üretilen alanların dışına çıktı. Muzda plantasyon belirleyelim, bunun dışına çıkılmasın dedik. Şu anda sübvansiyonlu kredi desteği yok. Diğer tropikal ürünlerde mutlaka devlet desteği sonuna kadar devam etmeli. Hatta tropikal ürün yetiştiren üreticilere daha pozitif ayrımcılık yaparak sıfır faizle kredi kullandırılmalı. Şu anda buradaki üreticiler mango üretmese bu ürünlerin hepsini dışarıdan almak zorundayız. İthalatçıların hepsi üretime karşı. Üreticiler buradan aile, ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Bunu ulusal basın kimseye sormadan haber yapıyor. Burada iklim değişikliğinin nedeni avokado bahçeleri değil. Hep beraber şunu düşünmemiz lazım. Dimçayı, Demirtaş Çayı denize akıyor. Yeniköy Barajı’nın bitmesini istiyoruz. Alara, Kargı çaylarını gölet, baraj yapıp üreticiye suyu nasıl ulaştırabiliriz ki bu anlamda nasıl rahatlatacağımızı düşünmemiz lazım. Dimçayı Barajı’nın son etabı bitmek üzere. Yeniköy Barajı ile ilgili yeni ihale çalışması var. Diğer yerlerde gölet çalışması var. Bunlarla ilgili üreticiye destek verilmeli” dedi.
‘AVOKADO SAYESİNDE ALANYA YEMYEŞİL OLDU’
Konu ile ilgili bir diğer açıklama ise Alanya Avokado Üreticileri Birliği Başkanı Hilmi Sevilgen'den geldi. Alanya'da kesinlikle vahşi sulama yapılmadığını belirten Sevilgen, "Ülkemizde gerçekten o kadar cahil var ki inanın o tarladaki okumayan çiftçilerimizin cahilliği onların profesörlüğüne on basar. Bunu açıkça söylemek istiyorum. Çiftçilerimiz zor şartlarda üretim yapıyor. Vahşi sulamayı değil de biz ağacın dalındaki meyveyi koparacak adam bulamıyoruz. Yetkililer bizi daha önce tropikale geçirmesi gerekirken biz mecburiyetten geçtik. Çünkü tropikalin işçiliği daha az. Mesela 100 gram avokadonun içeriğinde bulunan elementler ve vitaminler var. Bu bilgileri de bizlere profesörler verdi. Biz bunları şimdi dışarıdan mı alalım? Üretim yapmayalım mı? Biz geçen yıl 30 milyon TL’ye yakın avokado ihracatı gerçekleştirdik. Bu seneki hedefimiz 50 milyon TL ve şuan 40 milyon TL hedefine ulaştık. 50 milyonu aşıp 60 milyona TL’ye doğru gideceğiz. Aynı zamanda tarım sektörü her geçen yıl bitiyor. Babalarımızın ve bizim ardımızdan yeni gelen gençler bu çiftçiliği yapmayacak. Biz çiftçiliğe insanları nasıl teşvik edelim diye düşünürken ‘onu yapmayalım, bunu yapmayalım, dışarıdan alalım’ diye söylemler oluyor. Bu açıklamayı şöyle değerlendiriyorum. Delinin biri kuyuya taş atar ya kırk akıllı da çıkarmaya çalışır. Örneğin geçmişte zeytin ile ilgili zeytinyağının zararlı olduğu söylenmişti ve bunun ardından zeytin bahçeleri söküldü. Saçma sapan bir açıklama olarak buluyorum ben bunu. Özel bir bölgedeyiz. Tropikal alanları koruma altına almamız gerekirken, betona teslim etmememiz gerekirken ‘Dışarıdan alalım daha iyi’ diyorlar. Avokado sayesinde Alanya yemyeşil oldu. Su sıkıntımız varsa, devlet ruhsat vermiyorsa sondajı basamıyorsun. O bölgelere de ülke ekonomisine katkı sağlasın diye keçiboynuzu ekiyoruz. Bunun gibi insanların çiftçilere ‘daha büyük desteği nasıl yapabiliriz, suyu size nasıl getirebiliriz’ diye sormaları gerekirken ‘Üretim yapmayın’ diyorlar. Şuanda ülkeyi Suriyeliler, Afganlar sardı. Çiftçiliği de bırakalım o zaman." ifadelerini kullandı.
‘İKLİM KRİZİNİN FATURASINI ÇİFTÇİYE ÇIKARMASINLAR’
Alanyalı çiftçilerin bir ürün yetiştirmeye başlamadan önce, mahsulün kullanacağı su miktarını hesaplamadan yatırım yapamadığını belirten Alanya Muz Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Şenli, "İklim krizinin faturasının çiftçiye çıkartılması ya da kuraklığın faturasının çiftçiye çıkarılması, çok akla mantığa yatacak bir olay değil. Özellikle bu bölgede yetiştirdiğimiz ürünlerin, yetiştirme maliyetleri ve altyapı maliyetleri çok yüksek. Bu yüzden de insanlar yatırımlarını yaparken her türlü maliyetlerini hesaplıyor ve altından kalkabilecekleri yatırımları yapmaya çalışıyorlar. Zaten bu yatırımlar yapılırken temel ihtiyaç su olduğu için üretecekleri ürünün kullanacağı su miktarı yeterliyse ona göre yatırım yapabiliyorlar. O yüzden tutup sadece Akdeniz Bölgesi'nde yetişen tropik ürünlerin ve isim de vermişler muz, avokado, mango gibi yetiştirilmesiyle ilgili kuraklığın faturasını bu ürünlere kesmek ve devamında da bunların üretiminin durdurulmasıyla sanki bu kuraklık ve susuzluk sorunu giderilebilecekmiş gibi algı yaratmak gerçekten çok akla mantığa yatkın bir durum değil. Bu yüzden de çiftçi zaten her kullandığı suyun maliyetinden tutun elektik maliyetine kadar, kullanacağı gübre miktarı ile birlikte toprağa edeceği etkiyi hesaplayarak su kullanıyor. Yani bitkiye çok su kullanırsanız daha iyi yetiştiremezsiniz ya da istediğinden daha az su verirseniz de kurutursunuz. Nasıl bir insan bir bardak su içince ikinciye zorlanırsa bitki de öyledir. Zaten bu yatırımlar yapılırken, dediğimiz gibi devletin ilgili kurumları müsade ediyorsa ve sulama imkanları varsa öyle yapılıyor. O yüzden bu açıklamanın ben çok akla mantığa yattığını düşünmüyorum. Çiftçi üretimine devam edecektir. Eğer bu arkadaşlarımız bu konuda bilgi almak isterlerse buyursunlar gelsinler. Biz muzun üretimine 20'li yıllarda başlamışız ve bu yıllardan itibaren devam etmişiz. Şu anda ülke ihtiyacını karşılayacak düzeyde muzu yetiştirmeye başlamışız. Bu da üretimi durdurmayı gerektiren bir olay değil, takdir edilmesi gereken bir olay. Bu diğer tropik ürünlerde de geçerli, diğer ürünlerde de geçerli. O yüzden çok fazla dikkate alınacak bir açıklama olduğunu düşünmüyorum" şeklinde konuştu.